21 Ocak 2008 Pazartesi

Basın Açıklaması

ENERJİ BAKANI VERDİĞİ SÖZÜ NE ZAMAN YERİNE GETİRECEK?

Basına ve Kamuoyuna

Bilindiği gibi, 2004 yılında çıkarılan 5177 sayılı yasa ile değişik 3123 sayılı Maden Yasası’na dayanılarak, ülkemizin birçok yöresi altın arama ve işletme faaliyetine açıldı. Orman, tarım alanı, milli park, su havzası ya da turizm koruma ve gelişim bölgesi denilmeden binlerce ruhsat verildi.
Bu yörelerden biri de Kazdağları ve Madra Dağı’dır.Kazdağları’nın kuzeyi halen dört bir tarafından kazılmaktadır. Güneyde ise Küçükkuyu yakınlarındaki Bahçedere Köyü’nde sondaj çalışması sona ermiş, Kısacık köyündeki alan ise işletme aşamasındadır. Güre’de de iki ayrı ruhsat alanı bulunmaktadır. Toplam olarak Kazdağları’nda 60, Madra Dağında ise 40 ayrı yerde arama, ön işletme ve işletme ruhsatı verildiğini biliyoruz.

Sadece ruhsat da değil; bu yasayla altın şirketlerine ayrıca hile-i şeriye yolu açılarak pervasızca davranma olanağı da verilmektedir. Örneğin, Havran-Küçükdere’de Koza altın şirketinin köylülerden çeşitli yollarla satın aldığı 17 parça zeytinlikte bulunan 2000 zeytin ağacının kesilmesine göz yumulmuş, şirketin zeytin yasasının ilgili maddesini aşmasına olanak sağlanmıştır.
Daha kötüsü ise, 5 Ocak 2008 günü Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe sokulan, İzmir’e 20 km uzaktaki Efemçukuru köyünün, arazilerini Tüprag’a satmayan köylülerin hilafına Bakanlar Kurulu’nca acil kamulaştırılması olmuştur.

Siyanür kullanılarak yapılan altın işletmeciliğin çevreye verdiği zararları ve hiçbir kamu yararı olmadığını artık hepimiz öğrendik. Dünya Bankası-İMF gibi kurumlar ile çokuluslu şirketlerin baskısıyla hazırlanmış olan yürürlükteki maden yasası ile, halkımızın-yani bizim olan yer altı kaynaklarının, sadaka gibi %2 devlet hakkı karşılığında nasıl çok uluslu şirketler ve yerli işbirlikçileri tarafından talan edilmek istendiğini de artık biliyoruz.

Bu ve benzer gerekçelerle, Maden Yasasının iptal edilmesi talebiyle muhalefet tarafından Anayasa Mahkemesinde açılan davanın üç yıldır bir türlü görüşülmemekte olması ise ayrı bir garabettir..
Bizler, Kazdağlılar olarak; geleceğimiz, yaşam hakkımız, havamız, suyumuz, toprağımız, zeytinimiz, elmamız, sütümüz, balığımız, turizmimiz için bir tehlike olan altın madenciliğini ve termik santralleri bölgemizde istemediğimizi bir kez daha vurguluyoruz. Buna olanak sağlayan ve bir sömürge yasası olan Maden Yasası’nın acilen iptal edilmesini ve yerine insan, çevre ve ulusunun çıkarlarını koruyan bir yasa hazırlanmasını istiyoruz. Madencilik politikamızın da, Cumhuriyetimizin ilk yıllarındaki gibi ulusal çıkarlarımızı koruyacak şekilde yeniden oluşturulmasını istiyoruz.
Enerji Bakanı Hilmi Güler, geçtiğimiz aylarda 27 Ekim’de Çanakkale’de katıldığı panelde, halka rağmen hiçbir şey yapılamayacağını söylememiş miydi? Sayın Bakan yine bu panelde yaptığı konuşmada maden yasasını değiştirecekleri sözünü vermemiş miydi?

Şimdi buradan, Enerji Bakanı Sayın Hilmi Güler’e verdiği sözü hatırlatarak ve şu soruyu soruyoruz:

- Kimden yanasınız sayın Bakan?

- Verdiğiniz sözü ne zaman tutacaksınız?

- Bölgemizdeki Altın Madenciliği faaliyetine ne zaman dur diyeceksiniz? Ruhsatları ne zaman iptal edeceksiniz?

- Maden Yasası’nı ne zaman değiştireceksiniz?

MADEN YASASI’NA HAYIR!

KAZDAĞI KORUMA GİRİŞİMİ GRUBU

Hiç yorum yok: