5 Ocak 2008 Cumartesi

Burhaniyedeydik ve dostlarla buluştuk

Sevgili Arkadaşlar,

Bugün Burhaniye'de gerçekleştirilen Kazdağları ve Madra Dağı Belediyeler Birliği Çevre Platformu toplantısına katıldık,her ne kadar davetli olmasak da!

Bizzat çağrılı olmamamız, bizim için, Kazdağı Koruma Girişimcilerinin bu platformun aslında doğal bir üyesi olması nedeniyle çok da önemli değildi. Her yer bizimdi. Sonuçta salondaydık, yerlerimizi aldık. Açılış konuşmasında salonda bulunanlar anons edilirken Çanakkale Çep, Balıkesir Halk İnisiyatifi anons edilip hoş geldiniz denilirken, bize hoş geldin diyen olmadı. Ancak salondan Kamil Özdemir arkadaşımız dayanamayıp "KKGG'ni GÖRMEZDEN GELEMEZSİNİZ BU ATEŞİ ONLAR YAKTI" diye bağırınca biz de ayağa kalkıp "Kazdağı Koruma Girişimi Grubu olarak burdayız" dedik, böylece varlığımızı hissettirdik. Bütün salondan bir alkış koptu. Bayramiç ve Köyleri Çevre Hareketi Platformu da salondaydı:)))

İlk olarak salonun yerleşiminde konuşmacıların dinleyicilerle aynı seviyede olmasından dolayı arka sıradakiler kimseyi göremediğinden itiraz edip belediye başkanlarını ve yürütme kurulunu sahneye çıkardık.Tanışma faslı ve raporlardan sonra Balya Belgeseli izlendi. Bu sırada ilgi dağıldı ve salonun yarısı boşaldı. Sıra eylem önerilere geldi. Bir kaç konuşmacıdan sonra Süheyla da grubumuz adına söz alarak:

1. Kazdagı Koruma Girişimi Grubu'nun, Platformun doğal bir üyesi olduğunu, bunun böyle bilinmesi ve kabul edilmesi gerektiğini, bugüne kadar olduğu gibi bundan böyle de KKGG'nin Kazdağı ve Madra Dağını koruma konusunda mücadeleye devam edeceğini,
2. Platformun örgütlenme şeklini eksik bulduğumuzu, bunu daha öncede platforma ilettiğimizi, platformda muhtarların, köylülerin, üreticilerin, turizmcilerin, zeytincilerin, esnaf ve sanatkarların, ticaret ve sanayi odası temsilcilerinin de olması gerektiğini,

3.Türkiye genelinde yapılacak olan miting tarihinin çok geç kalmaması gerektiğini, basının ve kamuoyunun Altıncı Filo'ya hayır mitingini beklediğini,

4. Efem Çukuru'nda Bakanlar Kurulunun acil kamulaştırma kararı aldığını, bunun çok önemli olduğunu ve bunun acilen protesto edilmesi gerektiğini, platform yürütmesinin bu konuda karar alıp Bakanlar Kurulu'na, Başbakanlığa ve basına göndermesini,

5. Salon toplantılarından çok köy bilgilendirma toplantılarının çok önemli olduğunu, Küçükkuyu bölgesinde bunu gerçekleştirdiğimizi ve yeni maden arama alanları-Kısacık civarında da devam edeceğimizi, Körfez bölgesinde de bu çalışmanın yapılması gerektiğini, konuda her türlü desteğe hazır olduğumuzu,

6. Maden Yasasının iptal edilmesini istediğimizi ancak nasıl bir yasa istediğimizi ortaya koymamız gerektiğini, bunun için de bir çalışma grubu oluşturup,Maden Yasası Tasarısı hazırlanması çalışmalarına başlanması gerektiğinin,

söyledi.

Süheyla'ya verilen cevap her şeyi açıklıyordu: " Bu platformun yürütme kurulunun dar tutulması gerektiğini toplanma karar alma mekanizmalarının sağlıklı işlemesi için bunun gerekli olduğu vurgulanırken, bu platformun şemsiyesi altında toplanan bütün STK'ların örgüt ve derneklerin kendi özgür iradelerini kullanarak eylem planlarında ve kararlarında özgür oldukları" üstüne basa basa anlattılar.

Bu da gösteriyor ki, biz KKGG olarak ,daha önce özgür irademizi kullanarak bir eyleme katılmış olmakla ne kadar haklı olduğumuzu bunun platformuın ilkelerine aykırı olmadığını ortaya koymuş olduk.

Konuşmaların ardından platformun hazırladığı Deklerasyon M. Akif Öznal tarafından okundu ve alkışlandı.
Toplantı bu açıklamadan sonra sona erdi.

İşte böyle arkadaşlar, bir eylemli gün daha sona erdi. Keşke daha kalabalık olsaydık:((

Sevgiler,
KKGG Sekreterya

1 yorum:

Adsız dedi ki...

‘Siyanürlü altına hayır’ toplantısından notlar..

Altıncı filoya karşı omuz omuza!

KAZDAĞLARI ve Madra’da maden şirketleri harıl harıl sondaj yapıyor. Bölgede oluşturulan çevre platformları ve belediyelerin ‘siyanürlü altına hayır’ eylemleri, Maden Yasası’na sımsıkı tutunan yabancı şirketler ve yerli işbirlikçilerini durdurmuyor.
Çünkü onların arkasında koskoca iktidar var... Çokuluslu şirketlerin hazırladıkları yasa metinlerini apar topar Meclis’ten geçiren bir iktidar...
Rezerv miktarı tartışılan cevherin yüzde doksansekizini alıp götürecek, yüzde ikisini de çöpüyle, curufuyla, kirlettiği toprağı, havası, suyuyla birlikte bize bırakacak şirketler bunlar.
Çöpün curufun miktarını az çok kestirebiliyoruz da, şu yüzde ikilik payın hangi beyan üzerinden olduğunu bilemiyoruz ne yazık ki.

***
CUMARTESİ günü, ‘vatan görevi’ için Burhaniye’deydik yine.. Kazdağları ve Madra Dağı Belediyeler Birliği’nin, bölgedeki çevre platformlarıyla birlikte düzenledikleri toplantıya katıldık.
Birkaç ay önceki Küçükkuyu’daki panelden sonra, ikinci büyük organizasyondu bu.
Ne ki, organizasyonu yapanların, birlikte çalışacakları kimi grupları unuttuklarını, belki de özellikle çağırmadıklarını öğrendik.
Örneğin Kazdağı Koruma Girişim Grubu çağrılmamış.. Bana ulaştırdıkları elektronik postalarda, “davetli değildik, ama yine de oradaydık” diye yazıyordu grubun bazı üyeleri.
Oysa, madencilerin talanına ilk defa ‘dur’ diyen onlardı.. Bölgenin en nadide köşelerinde altın için ruhsat alıp toprağı eşelemeye başlayan şirketlere karşı ilk örgütlü mücadeleyi veren onlardı.
Bilinçli, sorumlu ve üretken eylemleriyle ulusalcı bir tavır ortaya koyan Koruma Grubu’nu yok sayarsanız, bundan yüzde yüz zarar görürsünüz; ortak dirençse mesele, adam seçme hakkınız ve şansınız yok!

***
KAZDAĞLARI ve Madra bölgesindeki belediyelerin, bu isim altında birlik oluşturmalarıysa, olaya resmiyet katıyor.. Yani, salt sivil toplum örgütlenmesiyle değil, resmi hüviyet taşıyan bir eylemsellik ortaya konabilecek artık.
Umarım bürokrasiye, kırtasiyeye, mevzuata, bilmem neye boğup, olayın suyunu çıkarmazlar. Çünkü sorun büyük ve her geçen gün daha da büyüyor.. Bölgede maden arama ve çıkarma ruhsatı alan şirketlere hergün yenileri ekleniyor.. Biz Burhaniye’de o toplantının sonuç bildirgesini dinlerken, mevcuttakiler ve yenileri, yeni ruhsatlar alıp sağı solu delik deşik etmeye devam ediyordu örneğin...
Ama baştan beri bana ve benim gibi düşünenlere sıkıntı veren bir üslup var ortada; ve bu bir türlü değişmiyor.
Olaya salt çevreci boyuttan bakma yanlışlığı sürüyor!

***
DOSTLAR! Bu vatan davasıdır, vatan savunmasıdır, konuyu sırf siyanüre indirgerseniz, yaklaşan tehlikenin boyutlarını göremezsiniz.
Bir sigara içimliği salonun dışına çıktığımda, bazı dostların yakınmalarıyla karşılaştım.. Eksi iki derecede titrerken, olayı çiçek böcek boyutuyla irdeleyenlere de verip veriştiriyorlardı.
Çıkan altının ayrışması için kaç ton su kullanılacağı, siyanür miktarı, toprağa, havaya, suya karışması muhtemel zehirin nelere yol açacağı, zeytin ağaçlarının bundan nasıl zarar göreceği, canlı yaşamın nasıl etkileneceği gibi konular elbette önemli.. Sonuçta, bu olayın ‘çevre’ boyutu var ve bundan tüm canlılar zarar görecek.
Ama buraya odaklanırsak, “zeytin ağaçları yok olacak, havamız kirlenecek, turizm etkilenecek, suyumuz zehirlenecek” noktasına takılır kalırsak, Türkiye’den hiç bir zaman vazgeçmeyen emperyalistlerin çok boyutlu saldırıları ve işgallerinin boyutunu kavrayamayız.

***
BELEDİYELER Birliği de bu açıdan bakmalı olaya. Ne ki, bazı başkanların çiçek böcek faslından öte geçemediklerini de gözlüyoruz.
Toplantının yapıldığı salonun girişinde bir pankart gözüme çarptı: “Altıncı Filo, defol!”
Olay budur... Bölgede eşip kazmadık nokta bırakmamacasına sürüp giden maden faaliyetlerini; yani çokuluslu şirketleri, bir zamanlar ‘defol’ diye haykırdığımız Altıncı Filo gibi görmek zorundayız.
IMF’nin, Dünya Bankası’nın, altın tekellerinin hazırlayıp Meclis’ten geçirttikleri Maden Yasası, altıncı filo yasası değil midir?
O halde, olayın hukuki boyutunu da çok iyi irdelemek gerekiyor. Kazdağları ve Madra Belediyeler Birliği’nin ana hedefi, Maden Yasası’nın tümüyle değişmesi, ulusal çıkarlara uygun olarak yeniden hazırlanması için çalışmak olmalı.

***
SALONDA dinleyici olarak bulunan Edremit eski Belediye Başkanı Tuncay Kılıç’ın sözleri ise, herkesin kulağına küpe olmalı.
Tuncay Kılıç, bu toplantılara gelemeyen köy muhtarlarının, iktidarın baskısı altında ezildiklerini söyledi. Muhtarın çevreciliğe soyunup, “köyümde madencileri istemiyorum” demesi, o köye yol, kanalizasyon, içme suyu gibi yatırımların gitmemesi anlamına gelecek... Muhalif köy muhtarının bu tavrı, iktidarın cezasıyla karşılığını bulacak.
O halde, bölge köylüsünü ikna etmek gerekiyor. Köylü, şantiyesini kurup harıl harıl maden çıkaran şirketleri, işsiz çocuklarına iş noktasında görmemeli.
Tuncay Kılıç, “bu işe hangi partiler sahip çıkıyor” diye de sordu.. Düşündüm, oy yüzdesi çok düşük bir iki sol parti ve kısmen CHP’nin dışında, altın talanına dur diyen parti yoktu!
O halde, AKP’nin madencilik politikalarına karşılık, muhalefetteki tüm partileri de bu işin içine çekmek gerekir.
MHP’si de, Saadet’i de, Büyük Birlik’i de, ÖDP’si de, Komünist Partisi de, bilmem hangisi de, bu direnişte aktif rol almalı.
..Ve Kılıç’tan bir öneri.
Belediye başkanlarına, maden şantiyelerine giden yollarda değişik altyapı çalışmalarına yönelmelerini önerdi Tuncay Kılıç.
Adam işçi servisinden kamyonuna, dozerinden bilmem nesine kadar tüm araçlarını bu yollardan geçirmiyor mu?..
Zaman zaman geçiş yolunda kanal çalışması da yapılabilir, su şebekesi de döşenebilir, bu çalışmalar ‘ödenek sıkıntısı’ndan zaman zaman aksayabilir, durabilir.. Yani, madenciler ulaşımla ilgili sorunlarla karşı karşıya kalabilir.
İllegal bir eylem değil ki bu.. Her belediye böyle çalışmalar yapabilir.. Normalde de yapıyorlar zaten; ve hepimiz bir türlü bitmeyen kazı çalışmalarından şikayet edip duruyoruz...
Yani, bu da bir eylem önerisidir; umarım Kılıç’ın bu önerisini başkanlar bir yerlere not etmiştir.

***
BURHANİYE’deki toplantıda bazı rakamlar da verildi.. Kazdağları ve Madra’daki altından elde edilecek toplam rakam 5 milyar dolarmış. Zeytinden yılda 1 milyar dolar, tarla bitkilerinden 1 milyar dolar, meyvacılıktan 750 milyon dolar gelir elde edildiği söylendi. Bunun daha turizm, hayvancılık gibi alanları da var. Yani, bölgenin yıllık kazancı, toprak altındaki altının toplam değerinden çok daha fazla.
Ayrıca, bu 5 milyar dolar da bizim olmayacak.. Yüzde ikisi devletin, tabi şirketlerin beyanı üzerinden yüzde iki.. Bir de ödedikleri vergi...
Yani altın bizim, ama çıkan altının bize bir faydası yok! Onlar, bizim altınımızla dünya borsalarında misli misli kazanırken, biz yoksullaşmaya devam edeceğiz.
Zengin ülkenin yoksul bekçileri muhabbeti değişmeyecek!
Hep söylüyoruz; asıl zenginlik toprağın üstünde.. Toprağın altındaki ise, bizim gibi ülkelere hep yoksulluk getirir, gözyaşı getirir, kaos getirir, sömürü getirir...
O halde, sadece birkaç platformun derdi değil, tüm toplumun ortak sorunudur bu. Ortak direncin başarı sağlamasını istiyorsak, sokaktaki adamı bilinçlendirmek zorundayız.



tarık sürmelioğlu
politika gazetesi balıkesir
0 266 249 98 58
0 535 658 27 40

adres verirseniz gazete gönderebilirim.